Yeni yıl 2020 bir geldi, ‘pir’ gelmedi. Her sene başında felaket haberlerine alışkındık lakin bu sene alışmanın ötesinde… 2019’u geride bırakırken 2020 için umutla dolduk, iyilik, güzellik diledik ama…
Ne depremi bitti ne Koronavirüs tehlikesi, ne sınırlarımız ötesinde terörle mücadele bitti ne de piyasaların ateşi düştü… Ve en acısı yüreklerimizi yakıp kavuran şehitlerimizin kor ateşi…
2 ayda tepetakla bir gidişat. Sürekli yeni bir gündem. Her şey o kadar hızlı gelişiyor ki… Bir sonraki bir öncekini unutturuyor. Örneğin yılbaşında Kanalİstanbul Projesi ile yatıp kalkıyorduk adeta. Çok değil 2 ayda unutuldu.
Elbette resmi işlemler ve prosödürler devam ediyordur. Hatta projeye karşı olanların planlamaları da bitmemiştir. Ve gelecekte bir gün tozlu raflardan inip yeniden gündeme gelecektir. Ama şimdi gündem o değil.
Sonra deprem, deprem dedik günlerce, haftalarca… Manisa, Elazığ, Malatya, Van derken günlerce beşik gibi sallandık, halen de sallanıyoruz. Çünkü deprem kuşağında bir ülkeyiz.
En korkulanı hiç şüphesiz İstanbul… 16 milyonu aşkın nüfusu ve beton yığını ile en çok korkan şehir İstanbul… Türkiye’nin gözbebeği, ekonominin can damarı İstanbul…
Yapı stokunun büyük kısmı beton tabuttan farksız bu kent öyle bir yerleşmiş ki yenilemek, yeni bir şehir kurmaktan daha zor gibi… Bilinç, tedbir, önlem, yapı stoku, toplanma alanları, altyapı, iletişim, vs, vs… Bir sürü laf ettik.
Bir anda sınırlarımıza dayanan Koronavirüs tehlikesi geldi, hepsi unutuldu. Dünyayı kasıp kavuran virüs şimdilik her ne hikmetse ülkemizi teğet geçmeye devam ediyor… Dileğimiz geçsin gitsin ve bir daha gelmesin zaten…
Derken sınır ötesinde Suriye gündemi, İdlib şehitlerimiz ve terörle mücadele elbette hepsinin önüne geçmeliydi. Öyle de oldu zaten. Gündem daha ne kadar değişir bilinmez ama her gün “Rabbim beterin beterinden korusun” duasını etmekten gayrı elden bir şey gelmiyor…