Henüz 8 yaşında hunharca katledilen ve kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan Narin Güran olayına toplumun tüm kesimlerinden tepkiler yükselmeye devam ediyor. Hafta sonu Sarıgazi merkezde buluşan Tokat’lı sivil toplum kuruluşları da yaşananları nefretle kınayarak; “Narin Güran’a kıyanları affetmiyoruz. Narin’in katilleri bulunsun, hesap sorulsun” dedi.
Sancaktepe Sarıgazi’de hafta sonu biraraya gelen Tokat’lı sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve hemşeriler hepimizi derinden sarsan Narin Güran olayını gerçekleştirenleri lanetledi. Fail ya da faillerin biran önce bulunmasını ve olayın aydınlatılmasını isteyen vatandaşlar, kadın ve çocuğu yönelik şiddeti kınadı. Tüm Tokatlılar Kültür ve Dayanışma Derneği (TÜM TOK-DER), Tokat Eğitim ve Kültür Konfederasyonu (TEKKON), Tokat Dernekler Federasyonu (TOKDEF), Tokat Dayanışma Platformu (TODAP), Yeşilyurt Artova Zile Dernekleri Federasyonu (YAZDEF), Tokat Almus Dernekler Federasyonu (TALDEF), Sancaktepe Erbaalılar Derneği, Tokatlı Güçlü Kadınlar Derneği ve Erbaa Kültür Dayanışma Derneği başkan ve yöneticileri ile hemşerilerin yoğun katılım gösterdiği basın açıklamasında şunlar kaydedildi:
“Ülkemizde giderek artan taciz, tecavüz ve çocuk istismarlarını; kadınlara ve kız çocuklarına yönelik vahşi duygularla hunharca işlenen cinayetleri kınıyor ve bu durum karşısında yetkililerden, hak hukuk ve adaletin gerçek anlamda yerini bulması için gerekli adımların atılmasını bekliyoruz. 21 Ağustos’ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran, 19 gün boyunca bulunamamış ve ne yazık ki 19 gün sonra Diyarbakır’ın Bağlar İlçesi’ne bağlı Tavşantepe Mahallesi’nde bir dere yatağında bulunmuştur. Günlerdir kamuoyu baskısıyla gündemden düşmeyen Narin’in başına neler geldiği, nasıl ve neden öldürüldüğü tüm açıklığıyla ortaya çıkartılmalıdır.
Kamuoyunun ciddi şekilde sahiplendiği ve artık çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi konusunda duyarlılık gösterdiği toplumsal bir duruma basın yayın yasağı konması, şeffaflığın önüne geçse bile, toplumsal sahiplenmenin önünü kesememiştir. 19 günlük arama sürecinde basın yasaklarıyla, sorumluların soruları yanıtsız bırakan tutumlarıyla, “Çok yaklaştık, her şeyi yapıyoruz” aldatmacasıyla yaşananların üzerine gizlilik örtüsü örtenlerin de benzer olayların önünü açtığı açıktır.
Narin’i koruması gerekenler kendi başlarına gelebilecek bir tehlikeyi kendilerince önlemek adına küçücük bir bedeni kurban mı etmişlerdir?
Çocukları koruyamayanlar, Narin’in ölümünün ardından “Melek oldu” söylemleriyle sahte gözyaşı dökerek, olayın vahametini yumuşatmaya çalışarak sorumluluklarını aklayamazlar.
Ülkemizde uygulanan kadın ve çocuk istismarı davalarındaki cezasızlık politikaları, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılması, çocukları cinsel istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi’nin hedef alınması… Bu tür olayların önünü açmakta, failleri cesaretlendirmekte, çocuklar için yaşamın her alanını daha güvencesiz hale getirmektedir.
Devlet, ülkenin neresinde bir çocuk yaşıyorsa evrensel çocuk hakları gereği, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarını gözetmek zorundadır.
Bu anlamda Narin’in katili veya katillerinin bir an önce tespit edilip gereken en ağır şekilde cezalandırılmaları, yaşanacak çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi konusunda hem caydırıcı olması hem de toplumsal vicdana hizmet etmesi açısından önemlidir.
Ülkemizde giderek çağdaş anlayışın yerini gerçeklikten uzak hurafelerin aldığı ve bu anlayıştaki cemaatlerin ve çevrelerin, kadınları ve çocukları meta olarak gördükleri, içi boşaltılan eğitim sisteminin ise buna zemin hazırladığı; kültürel dokumuzun giderek bozulduğu; kadınların ve çocukların yaşamının tehdit altında olduğu açıktır. Narin Güran’ın ölümü, esas olarak yıllardır uygulanan ayrımcı kötü politikaların ve bozulan kültürel değerlerin bir göstergesidir.
Altında imzası bulunan kurumlar olarak bizler, Narin’i öldüren zihniyeti ve insanlık adına yaşanan bu dramı kabul etmediğimizi belirtiyoruz. Yetkililerden talebimiz, en kısa sürede suçluları ve suça iştirak edenleri bularak en ağır ceza ile cezalandırmalarıdır. Sürecin takipçisi olacağız. Kamuoyuna duyurumuzdur.”