40 yılın başı bir gazete çıkarıp kendi işimi kurayım, adını da ‘YEREL GAZETE’ koyayım dedim. Ulusal gündemi meşgul eden her ne olursa olsun bu gazetede sadece ve sadece yerel haberler olsun dedim.
Ve Yerel Gazete bu niyetlerle ilk çıkışını bomba gibi yaptı. Sultanbeyli’den Üsküdar’a, Beykoz’dan Ümraniye, Sancaktepe, Çekmeköy, ve Sancaktepe’ye dört bir yanda binlerce okurumuzla yeniden buluştuk.
Yerel Gazete daha ilk sayısında siz okurlarından ve bölge kamuoyundan büyük beğeni topladı. Eksiklerimizi ve bizden beklentilerinizi ilettiniz. Hepsinin başımızın üstünde yeri var. Bütün isteklere önem vereceğiz…
Bu gazeteyi alan, almayan; okuyan, okumayan; beğenen, beğenmeyen; ‘hayırlı olsun’ diyen, demeyen; istek ve beklentilerini ileten, iletmeyen herkese ama herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
İşte bu minvalde yeni sayımızın hazırlıklarını yapıyorduk ki… O da ne memleket gündemi Taksim Gezi Parkı olaylarıyla bir anda alabora oluverdi. Eylemler, yürüyüşler, laf düelloları, dikleşmeler vs. derken mevzu zıvanadan çıktı gitti…
Ağacı ve doğayı koruma niyeti ile başlayan eylemler, gereksiz ve sert müdahalelerle büyütüle büyütüle tüm ülkeye yayıldı. Memleketin gündeminde hiç yeri olmadığı halde bir anda alevlenen bu durum tarafların zıtlaşmasından başka bir şey değildi.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere; meclis başkanı, bazı bakan ve hükümet kanadından bir çok kişinin iyi niyetli tüm sözlerine rağmen Başbakan’ın en ufak bir geri adım atmayıp aksine sert çıkışı durumları daha da karmaşık hale getirdi.
İşte tam da bu noktada her iki tarafa bir çift sözüm var. Alınmaca darılmaca yok. Hiç kimse kusura bakmasın. Eylemler, yürüyüşler, protestolar adı her neyse demokratik hak arama yolları çok fazla ileri götürülmeden yarın öbür gün sandık ortaya konulduğunda aranmalıdır.
Vatandaş sesini değil bu ülkeyi yönetenlere, tüm dünyaya duyurmuştur. Artık provokasyonlara gelmemek ve ülke imajına daha fazla zarar vermemek adına ‘SAĞDUYU’ hakim olmalı. Ülkenin ekonomik çıkarları, milletin huzur ve refahı için herkes çok daha hassas olmalı.
Başbakan Erdoğan da vereceği iyi niyet mesajlarıyla gereğini yapmalıdır. Tek bir kişi bile olsa bu halk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve Başbakan da 75 milyonun başbakanıdır. Herkesi anlamak ve kucaklamak zorundadır. Tıpkı ‘Balkon’da konuştuğu gibi…
Şu dakikadan sonra her şey bir kenara konulup memleket çıkarları düşünülmelidir. Ülkemizin son yıllarda edindiği kazanımları bir inatlaşma ve restleşmeye kurban verecek kadar lüksümüz yoktur.
Yıllardır kanayan yaramızı sarıp iyileştirmek için başlatılan çözüm süreci ile yaşanılan baharımızı kışa çevirme riskine hiç kimsenin girmeye ne hakkı ne de hukuku olamaz.
Ortadoğu’daki hakimiyet çabamız ve etkinliğimiz ortada iken kendi evimize mi sahip çıkamayacağız… Kimsenin oyununa gelmeyelim. Polis de bu ülkenin evladıdır, eylem yapan vatandaş da… Tüm siyasi kaygılar, acilen rafa kaldırılmalıdır.
Huzur, güven, istikrar ve refahın devamı için; geri adım atmak da, kucaklayıcı olmak da, ‘tamam bu kadar yeter’ demek de hepsi bir erdemdir. Kardeşliğe yazık olmasın. Komşuluğa gölge düşmesin. Yıllardır süregelen bir beladan kurtulmaya çalışırken yeni belalar türemesin…