Çiğdem Kara 37 yaşında çok güzel bir anne. Yaklaşık 6 yıl önce oğlunu dünyaya getirdikten sonra 2 yıl boyunca emzirdi. Ancak sonrasında meme başından gelen akıntıdan şüphelenerek hekime başvurdu. Kendisi de hemşire olan Çiğdem Kara, meme kanserinde erken tanının ne denli önemli olduğunun farkındaydı. Dolayısıyla hızlıca takipleri yapıldı ve sonuçta herhangi bir şey tespit edilmedi. Yıllık takiplerini sürdürmeye devam etti. 2017 yılında memesindeki yanmayla birlikte kendi kendine elle muayene sırasında bir kitle fark etti. Ve meme kanseri mücadelesi başladı…
Yaşadığı tüm süreçlerde hem soğukkanlılığı hem de hayata barışık yaklaşımıyla, kendisine olduğu kadar hem yakınlarına hem de sosyal medya üzerinden aynı mücadeleyi sürdürenlere de örnek oldu… “Bunu bir süreç olarak kabul ettim, karamsar olmadım. Çocuğum ve ailemi düşünerek mücadele edip bu savaşı kazanacağıma inandım” diyen Çiğdem Kara yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Elle muayeneme kitleyi fark ettikten sonra hemen Çanakkale’de bir hekime başvurdum. Ultrason ve mamografi sonrasında kitle tespit edildi. Ancak tehlikeli olmadığı ve 6 ayda bir takibin yeterli olacağı söylendi. İçim rahat etmediği için Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi’ne başvurdum. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar tarafından yapılan incelemeler ve biyopsi sonrasında kitlenin büyüdüğü tespit edildi. Tedavi sürecim başladı. Ailemle de kanser hikâyesi olmamasına rağmen ben yine de ilk belirtilerden itibaren çok rahat olmadım. Kendimi kanser ihtimaline hazırlamıştım.”
Tedavi süresince sosyal hayatını hiç kısıtlamadığını anlatan Çiğdem Kara, sosyal medya aracılığıyla meme kanseri olan birçok kadınla bağlantıya geçti ve deneyimlerini aktararak onlara da destek oldu.
“ERKEN EVREDE BAŞARI ŞANSI ÇOK YÜKSEK”
Meme kanserinin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artık erken yaşlarda görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Fatih Ağalar, meme kanserinde tedavi yaklaşımlarının tamamen kişiye özel yapıldığını söyledi. Bu vakada önce tümörün alt tipinin belirlendiğini ve bu doğrultuda bir tedavi yaklaşımı uyguladıklarını belerterek şu bilgileri verdi: “Çiğdem Kara’nın sol memesinde 2-2,5 cm’lik bir tümör saptadık.Bir tür biyopsi işlemi ile tümörün alt tipini ve evrelemesini gerçekleştirdik ki bu son derece önemli bir süreç. Çünkü hastaya uygulayacağımız tedaviyi şekillendirdiği gibi sonrasında metastaz ihtimalini de görebiliyoruz. Çiğdem’deki de hedefe yönelik tedaviden yararlanabilen özel bir tümördü. Dolayısıyla ilacı yani kemoterapiyi ameliyattan önce vermek akıllıca bir yöntemdi. Neoadjuvan tedavi olarak tanımladığımız yaklaşımı uyguladık. Sonuçlar son derece başarılıydı ve tümör tamamen ortadan kalktı. Ancak ayrıntılı radyolojik değerlendirmelerimizde tümörün yapısı ve memede yaptığı yayılımdan sonra küçülmenin adacıklar halinde parçalı olması nedeniyle memeyi boşaltmayı uygun bulduk. Bu sayede tedavi sonrasında metastaz riski iyice azaldı. Aynı anda Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanımız Doç. Dr. Andaç Aykan tarafından estetik ameliyatla da yeni memesi yapıldı.
“İYİ BİR RADYOLOG TEDAVİNİN KLAVUZ KAPTANI GİBİDİR”
Özellikle erken evre kanserlerde hedefe yönelik tedavilerle cerrahi yöntemlere bakışın tamamen değiştiğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, “Bu aslında meme kanserinde kişiye özel kanser tedavisinin vizyonunun sonucu. Artık hangi hastaya hangi ilacı kullanacağımızı, hatta nasıl sonuçlar alınabilineceğini biliyoruz. İstediğimiz sonuçlara ulaşamadığımızda da tedavi yaklaşımımızı değiştirebiliyoruz. Ancak bunun için, cerrahın, radyologun ve onkologun elinin sürekli hastanın üzerinde olması önemli. İyi bir radyoloğunuzun olmaması sisli havada Boğaz’ı kılavuz kaptansız geçmeye benzer. Bu nedenle radyoloğun kanserli bölgeyi iyi tespit etmesi hayati öneme sahiptir” diye konuştu.
“BAŞKALARINA YARDIMCI OLMAK BENİ MOTİVE ETTİ”
Kasım ayında ameliyatı gerçekleştirilen Çiğdem Kara tüm yaşadıklarına rağmen yüzünden gülümsemesini esirgemiyor. “Kendimi daha önce hazırladığım için mememin alınacağını duyduğumda ve sonrasında da açıkçası çok fazla etkilenmedim” diyerek şunları anlattı;
“Üstelik yeni oluşturulan ,mememden çok memnunum. Ameliyatımdan bir hafta sonra aktif hayatıma döndüm ve bir ay sonra da aktif spor yapabilmeye başladım. Aslında tamamen eski hayatıma geri döndüm diyebilirim. Ağızdan aldığım kemoterapi ve hormon tedavisiyle devam ediyorum. Şu an çalışmıyorum ama herhangi bir sıkıntı olmazsa birkaç ay içinde iş hayatıma da döneceğim.Bu tedavi sürecini çok zor atlatan kişilerle de sürekli görüşür ve onlara da destek olmaya çalışıyorum ki bu gerçekten çok güzel bir duygu. Çünkü tedavi sürecinde zaman zaman moralimizin düştüğü dönemler olabiliyor ki benim de oldu. Bu dönemi çok kolay atlatamayan kişilerle konuşmak beni çok motive etti. Hastalık süreci uzun ama gerçekten her şey beynimizde bitiyor. Her şeye ne kadar olumlu bakarsak tedavi süreci de o kalay gelişiyor.”