Geçtiğimiz günlerde 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık gününü kutladık. UDF – Uluslararası Down Federasyonu Başkan Vekili olarak benim için ayrıca anlamı ve önemi olan bir gündü. Öncelikle biraz UDF’den bahsetmek isterim. Uluslararası Down Federasyonu Türkiye ve Dünya’da 30 Derneğin üyeliği ile oluşmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğin misyonu; Down Sendromlu bireylerimize mesleki eğitim ve istihdama yönelik projeler üreterek, Down Sendromlu bireyleri sosyal hayata kazandırabilmektir.
Federasyon olarak, Down Sendromu Farkındalık gününde, Down Sendromlu bireyler hakkında toplumsal bilinç oluşturmaya çalışmak hem de ülkemizin içinde bulunduğu süreçte ‘Zeytindalı Harekatına’ destek vermek üzere Suriye sınırında bulunan Hatay ilimize gitme kararı aldık. İlk defa Hatay’a gideceğim ve operasyon bölgesine yakın olacağım için açıkçası beni günler öncesinden heyecan sardı.
20 Mart sabaha karşı federasyonumuzun başkanı Sayın Muhammed Abdullah Tuncay önderliğinde 21 Down Sendromlu çocuk, anneleri ve dernek başkanlarıyla otobüsümüz hareket etti.
Neden 21 Çocuk? Neden 21 çocuk derseniz, 21 sayısı bizim için önemli çünkü biz ‘normal’ olarak nitelendirilen bireylerde 20 Kromozom bulunmakta, Down Sendromlu Bireylerde +1 Kromozom fazla olduğu için 21. Kromozomu ve 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık gününü simgelediği için 21 Down’lu çocuk götürüldü.
Otobüsümüz önce Ankara’ya Anıtkabir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ziyaretinde bulunarak, devlet büyüklerimizle bir araya gelip onların hayır dualarını aldıktan sonra 15 saat kadar süren yolculuk sonrası Hatay’a ulaştı. İskenderun ve Hatay’da Vali ve Belediye Başkanlarımızı ziyaret ettikten sonra melek yüzlerimizi ‘Mehmetçik’ ile buluşturmak üzere sınıra doğru yola çıktık. Hepimiz inanılmaz heyecanlı ve coşkuluyduk. ‘En Büyük Asker Bizim Asker!’ ve ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!’ sloganlarıyla otobüslerden inen melek yüzlerimiz, birliğin kapısında nöbet tutan askerlerimize koşarak sarılmaları bize duygu dolu anlar yaşattı.
Melek yüzlerimizin halk oyunları gösterisi ve Federasyon Başkanımızın basın açıklamasından sonra askeri birliğin içine alındık. Komutanlarımız ve askerlerimiz tek tek melek yüzlerimizle ilgilendiler. Açıkçası hayranlıkla birlikte şaşkınlık yaşadım çünkü bu kadar güçlü, bu kadar donanımlı, bu kadar profesyonel bir orduya sahip olduğumuzu oraya gidene kadar bilmiyordum. Umarım melek yüzlerimizin enerjisi, güler yüzü, sevgisiyle askerimize destek olabilmişizdir. Biz ise; Askerimizin kendine olan güveni, duruşu, morali ve ortamı görüp moral ve gurur depolayarak dönüş yoluna geçtik.
Organizasyonumuz süresince desteklerini ve misafirperverliklerini esirgemeyen Hatay ve İskenderun Belediye başkanlarımıza, Valilerimize, destekleriyle her zaman yanımızda olan Devlet büyüklerimize, Hatay ve İskenderun halkına, Komutanlarımıza, Askerlerimize , Maddi ve manevi destekleriyle yanımızda olan herkese çok teşekkür ederiz. Yazımı sonlandırmadan önce ‘Mehmetçik’ adının nereden geldiğini araştırmıştım, hikayesi çok etkili olduğu için sizinle de paylaşmak isterim.
Mehmetçik isminin isim babası Bigalı Mehmet Çavuş: Toplam 16 yıl cephede savaşmış Bigalı Mehmet Çavuş, Çanakkale savaşında Seddilhabil kalesinde İngilizler ile çatışırken tüfeğinin mekanizması işlemez olur. Mehmet tüfeğini yere atar ve eline geçirdiği kürek ile düşmanın üzerine saldırır. Mehmet Çavuş başından ve göğsünden yaralanır ve avuç içleri paramparça olmuştur. Ancak askerleriyle birlikte İngilizleri hüsrana uğratıp, kürekle düşmana saldırması her yerde büyük gurur ve kıvanç kaynağı olmuştur. Türk askeri o günden sonra Bigalı Mehmet Çavuş ‘un kahramanlığında ilham alınarak ‘Mehmetçik’ olarak anılmaya başlar. Atatürk, Bigalı Mehmet Çavuş’u Harp Madalyası ile ödüllendirirken maddi yardımda da bulunmak istemiştir fakat Mehmet Çavuş: ‘Ben vatanım için savaştım, para için savaşmadım’ diyerek geri çevirmiştir.
Kahraman Duruşundan Gurur Akan Mehmetçik!
Vatanımız ve bizleri korumak adına hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Sevgiyle.