Genel ve yerel seçimler geldi geçti şimdi de partilerin kendi içindeki seçimi var. Hem CHP hem de Ak Parti’de gündem kongreler. Önce ilçe, sonra il, daha sonra genel merkez kongreleri. Yeni başkanlar ve yönetimler belirlenecek. Teşkilatlar tazelenecek.
Ana muhalefet CHP’de takvim delege seçimi ile başladı, Aralık’ta ilçe, yeni yılın ilk ayında il ve Nisan ayında da büyük kurultay yapılacak.. Temayül ve ön yoklama gibi sistemleri kullanan Ak Parti’de ise kongreler yeni yılın baharında..
Değerlendirmeye CHP’den başlayacak olursak; Üsküdar’dan Sultanbeyli’ye, Beykoz’dan Şile’ye tüm ilçelerde CHP örgütleri, seçim zamanında olmadığı kadar hareketli diyebiliriz… Ümraniye’den Çekmeköy’e, Sancaktepe’den Kartal’a ortalık adeta adaydan geçilmiyor.
Eskisinden yenisine herkes ilçe başkan adayı. Delege ağaları zaten belli olduğu için delege seçimleri de daha başlamadan belli gibi… CHP tabanında ise İstanbul il örgütünün bu curcunalı duruma çözüm bulma beklentisi hakim.
Çünkü her dönem yaşanan bu çekişmeler parti içinde büyük bölünmeler ve küskünlüklerle sonuçlanıyor. CHP’liler için parti içi demokrasi elbette çok önemli ancak bugüne kadar başarıdan ziyade zararlı sonuçlar doğurmuş.
Hal böyle olunca da tepeden beklentiler artmış vaziyette. Lakin gelin görün ki İstanbul il örgütü de kendi kongresinin ve adaylarının derdine düşmüş durumda. 31 Mart ve 23 Haziran’da büyük başarı gösteren koltuklara talep fazla…
Ak Parti cephesine dönecek olursak; orada işleyiş çok daha farklı. Temayül ve ön yoklama gibi yollar her ne kadar izlense de sonuçlar genelde başka türlü tecelli ediyor. Çünkü parti içi disiplin oldukça yüksek dozda ve kongreler genelde tek adayla yapılıp bitiriliyor…
Sonuç itibarı ile; Ak Parti ile CHP arasındaki kongrelerin yapılış şekli ve teşkilatlanma farkı sonuçlar üzerinde önemli rol oynadı, oynamaya devam edecek. CHP kendi bölünmelere neden olmayan yollar bulmalı, Ak Parti ise tabandan isimlerin etkili olabileceği bir sistem kurmalı…