Biz her ne kadar bunu istemesek de, kaçacak yerimiz yok… Yerimiz dar demiyorum… Köşeye sıkışmış durumdayız…
Nereden çıktı bu konu, demeyin. Özellikle hayatımızın bu denli hızlı değiştiği ve geliştiği bir ortamda, çağımızın hastalığıdır bağımlılık…
Hadi biraz beyin fırtınası yapalım ve birlikte bağımlılık indeksi oluşturalım. Bakalım bizleri bu hayatta bağımlı kılan unsurlar nelermiş… Teker teker analiz edelim.
Birileri fişimizi çekse acaba ne olurdu? Hiç düşündünüz mü? Sanırım yaşamamıza gerek kalmazdı. Neden mi? Çünkü yaşam diye bir şey kendiliğinden ortadan kalkardı. Bence indeksimizin başköşesine enerjiyi oturtabiliriz. Elektrik ve ona bağlı gelişen enerji kaynakları…
Elektrik bizler için nefes almak kadar önemli… Oturduğumuz evden okuduğumuz okula, iş yerimizden hastanelere kadar her alanda bağımlıyız elektrik denen illete. Kaynağı bizde olmayan illettir elektrik. Asıl tehlike de bu zaten. Bizde olmayıp da bu denli bağımlı olmak insanın içini acıtıyor. Bu nedenledir ki; birileri fişimizi çekerse, elimiz kolumuz bağlı. Çünkü bağımlıyız, kökten bağımlı ve yapacak hiçbir şeyimiz yok…
10 yıldır iletişim modelimizde gözle görülür bir değişim söz konusu… Yiyecek bir dilim ekmek bulamayan ülke insanları bile, konu sanal alem olunca, ne yapıp edip bu aleme akıyor. Artık hepimiz sanal alemin birer oyuncusuyuz. İndeksimizin ikinci sırasına interneti oturtuyoruz.
Kendi mesleğim olan gazetecilikten bir örnek vereyim. Bundan 15 – 20 yıl önce internet hayatımızda yoktu veya bu denli kullanılmıyordu. Basın toplantılarına gider, işimiz bitince bir telefon kulübesi bulur ve daha önceden temin ettiğimiz jetonları birer birer yuvaya atarak, ofiste müsait olan arkadaşımıza, toplantı esnasında aldığımız notlardan derlediğimiz haberimizi yazdırırdık.
Şimdi öyle mi? Hayır. Basın toplantısına laptop veya tablet bilgisayarları ile gelen gazeteci arkadaşlarımız, eğer çalışmak istiyorlarsa tabi, o an bilgisayarına not alıp, haberini elektronik posta yolu ile haber merkezine gönderebiliyor.
Hele internet medyası çalışanı iseniz, işiniz çok daha kolay. Çünkü toplantı esnasından oluşturulan haberinizi anında internet sitenizde yayına alabiliyorsunuz. Yani artık haberi almak veya bilgi sahibi olmak için ertesi günü beklemeniz gerekmiyor… İnternetin gücü hayatımızın her noktasında kendini belli ediyor…
Yatarken üstümüzü örtmeye bile eriniriz bazen, ama onsuz yatamayız. Uykularımız kaçar. Eşimizden vazgeçer, ama ondan asla vazgeçemeyiz. Bilin bakalım, bağımlılık indeksimizin üçüncü sırasında ne var? Hemen söyleyeyim… Cep telefonları…
Her şeyimizi onla yapıyoruz. Hem konuşuyoruz ve sohbet ediyoruz hem de oyun oynuyor ve alışveriş yapıyoruz. Bundan daha kralı var mı? Bence yok…
Cep telefonları hayatımıza girmeden önce hepimiz ya evde ya da iş yerinde dikilir, telefon çaldığında heyecandan ne yapacağımızı şaşırırdık. Çok sık arayan da olmazdı zaten. Ya yanlış aranırdık ya da uzak diyarlardan birileri bizi hatırlar ve heyecanımızı artırırdı. Şimdi öyle mi… Soruyorum sizlere, kaçınızın evinde ev telefonu var? Peki kaçınız ev telefonunuzla iletişim kuruyorsunuz? Peki ev telefonunuzdan sizi arayan birileri var mı? Yanıtları tahmin edebiliyorum…
İş yerleri için sabit telefon gerekli olabilir. Kurumsal açıdan bu olmazsa olmazdır belki. Ama akşamdan akşama sadece yatmak için kullandığımız evler için bu gereklilik ortadan kalkmış durumda. Hayatı tespih yapmış insanların iletişim aracıdır cep telefonları. Her an ulaşılabilir olmak her zaman iyi olmasa da, cep telefonları bağımlılık indeksimizde hak ettiği yerdedir.
Valla sizleri bilmem ama, bana göre insanoğlunun, hele ki; Türk insanının bağımlı olmadığı tek şey var… O da bilgelik… Her şeyi biliriz. Anlamadığımız hiçbir şey yok. Muhakkak her şeye bir önerimiz, bir fikrimiz vardır.
Bilgelik olgunluğu gerektirir ve tecrübeye saygıdan geçer. Ama maalesef ki; bu ülkede bilen insanlara saygımız yok. En küçüğümüzden en büyüğümüze kadar bu böyle…
Keşke elektriğe, internete ve cep telefonlarına bu denli bağımlı olacağımıza, azıcık da olsa bilgiye ve bilgeliğe bağımlı olsaydık. İşte o zaman birileri fişimizi çekerse diye kara kara düşünmez, bilgelikle tüm bağımlılıkları lehimize çevirebilirdik. Geç mi kaldık? Takdir sizin… Sevgiler…