Pendik’te faaliyet gösteren Ali Baba Sultan Türbesi’ni Koruma ve Yaşatma Derneği, büyük kısmı Sivas’ta bulunan ecdat yadigarı Ali Baba Sultan Dergahı Vakfı arsalarının haksız yollarla yapılaşmaya açılarak talan edilmesine artık ‘dur’ denilmesini istiyor.
Merkezi Pendik’te bulunan Ali Baba Sultan Türbesi’ni Koruma ve Yaşatma Derneği, son zamanlarda yine zor ve sıkıntılı günler yaşıyor. Köklü bir tarihi geçmişe sahip olan Ali Baba Sultan evlatlarının üzüntüsü; büyük kısmı Sivas’ta ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan Ali Baba Sultan Dergahı Vakfı arsalarının haksız yollarla yapılaşmaya açılarak adeta talan edilmesi.
Konuyla ilgili olarak uzun zamandır önemli araştırmalar yapan ve büyük bir hukuk mücadelesi veren Dernek Başkanı Dede Tahir Aslandaş, gazetemize ve kamuoyuna bir açıklama yaparak; “Vakıfların mal varlığı, hiç kimsenin malı değildir. Vakfın malı hiçbir şekilde alınmaz satılmaz, mülk edilmez, miras olarak başkalarına intikal etmez. Vakıf malı devlet malı değildir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malı da değildir. Vakıf malları vakfedenin koyduğu şartlara göre idare edilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakfın sahibi değildir. Vakfın mallarını satmaması gerekir ve satamaz da!…” dedi.
Hal böyle iken Sivas’taki Ali Baba Sultan Dergahı Vakfı arsalarının yapılaşma yoluyla talan edilmesine yetkililerin neden engel olmadığını soran Başkan Tahir Aslandaş, “Sivas denilince, vakıf denilince, toplum denilince, bizim de söyleyecek sözümüz var, halden bilene… Sivas halkına sesleniyorum, diyorum ki; Doğruluktan ve hakkın adaletinden şaşmayınız. İyilerden yana olunuz, kötüleri nefyediniz. Üzerinde yaşadığınız şehrin kıymetini biliniz. Bu şehri kuranların kemiklerini sızlatmayınız, beddualarını almayınız. Mal mülk edinmek için hiçbir kimsenin hakkına tecavüz etmeyiniz. Hele hele sahipsiz gördüğünüz tekkelerin, dergahların, türbelerin, vakıfların arsalarını almayınız ve satmayınız. Buraların sahipleri var unutmayınız… Bir evliyanın arsasını sahipsiz sanıp satmayın eğer ki aldınız ise size hiç faydası olmaz başınıza bela olur. Bu bela, erinde geçinde sizi bulur. İşleriniz bozulur var olan mevcut malınızda elinizden çıkar. Zengin olacağım derken yoksullaşır, fakirleşirsiniz” dedi.
Aslandaş’ın açıklaması şu şekilde; “Vakıf; bir malın sahibi tarafından kendi rıza iradesi ile şahsi mülkiyetten çıkarılarak, belli şart ve gaye ile bir hayır hizmetine edebi tahsis edilmesidir. Kırsal ve kentsel alanlarda bir çok gayrimenkuller vakıf edilmiştir. Ata ecdadımız dünyada bir benzeri olmayan bir şekliyle vakıf medeniyeti kurmuşlardır. Sivas’ın önemli şahsiyetlerinden olan Ali Baba Sultan Horasan diyarından geldiği zaman Sivas’ta dergahını kurar.953/23 Ocak -2 Şubat 1547 tarihi ile tasdik edilen vakfiyesi mevcuttur. Bir nüshasında tarafımızda bulunmaktadır. Ahi Mehmet Bey’in oğlu Ali Baba Vakfiyesi ise Muharrem 1048 / Mayıs 1638 tarihindedir. Sivas’ın Ali Baba Mahallesi’nde bulunan tekkesi, dergahı, türbesi ve çeşmesi günümüze kadar gelmiştir. Ali Baba Dergahı Sivaslının ve devletin görmezliğine, umursamazlığına inat 600 yıldır dipdiri yaşıyor. Anadolu’da ki taliplerinin,muhiplerinin ikrarını inancını, nazını niyazını devam ettiriyor.
Ali Baba Sultan kendi mülk arazilerini, bostanlarını, tarlalarını vakıf yapmıştır. Köy ve mezralarının gelirlerini fakirlere sarf edilmesini uygun görür. Vakfın mütevelliliği için soyundan gelen evladına, evlad-ı, evladına şartı vardır. Galle fazlası, evlatlarının arasında pay edilir. Yani vakıf evladiyelik vakıftır. Vakıfların mal varlığı, hiç kimsenin malı değildir. Vakfın malı hiçbir şekilde alınmaz satılmaz, mülk edilmez, miras olarak başkalarına intikal etmez. Vakıf malı devlet malı değildir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malı da değildir. Vakıf malları vakfedenin koyduğu şartlara göre idare edilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakfın sahibi değildir. Vakfın mallarını satmaması gerekir ve satamazda!..
Cumhuriyet tarihine gelindiğinde ülke genelinde vakıf talanı ile karşı karşıyayız. Vakıflar Genel Müdürlüğü vakıfları koruması geliştirmesi lazımken tam aksi durumla vakıfları hiçe sayan, vakfiyedeki kuralları uygulamayan, gasp eden, satan, soyan bir kurum haline gelmiştir. Anadolu’daki bir çok vakfı mazbut vakıf haline getirip. Vakfın evlatları ile ilişkisini kesip, mütevelli tayin etmeyip harap olmasına sebep olmuştur.
Mazbut vakıfların mal varlığı ile vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mal varlıklarının ayrı olduğu vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmediğini kanun nezdinde biliyoruz. Ne vakfa nede mallarına müdahale edilmelidir. Ecdadım Ali Baba Sultan Kaddese Sırruhul Aziz Hazretleri vakıflarına, tekkesine, türbesine, dergahın çevresindeki mezarlara sahip çıkmak, bakmak, onarmak, korumak istediğimizde devletin kanunları ile engelleniyoruz. Bu tutum ve davranış bu çağda geri kalmışlığın ve gericiliğin ürünüdür. Bizi ata ecdatlarımızdan kopararak köksüzleştirmek geçmişine yabancılaştırmak istiyorlar. Bunu da devletin kurum ve kuruluşlarıyla yapmaktadırlar. Çok ayıp ve çok yanlış bir uygulamadır. Dergahların, tekkelerin ve vakıfların sayesinde bu inanç bu kültür bu topaklarda yaşayan insanlara mayalanmıştır. Çalışıp kazanıp muhtaç olmadan geçinmeyi bilen atalarımız, vakıflar kurarak, dergahlar, zaviyeler açarak paylaşmayı, bölüşmeyi, yardımlaşmayı, şiar edinmişlerdir. Tüm mal varlıklarına da bu uğurda vakıf yapmışlardır.
Batılı dediğimiz gayri Müslimler, bu sağlam ve yüzlerce yıl devam eden müesseselere gözünü dikmişlerdir. İslam ülkelerini kolay sömürebilmeleri için, devleti ele geçirseler de kökleri derinlerde olan sağlam bir maya ile mayalanan vakıf ve tekke kültürünü yok etmedikçe bu işi yapamayacaklarını öğrendiler. İşte o yüzdendir ki bu memleketin temel taşı olan bu müessesleri kaldırmayı amaçladılar. Bir memleket işgale uğrarsa dahi vakıf malları tekrar asli haline geri döner. Biz bu ülke topraklarını yedi düvele karşı savaşarak kazandık. Bu nasıl kazanma ki, tekrar kendi içinde bir sürü akla hayale gelmedik düşmanlarla karşı karşıyayız.
Her vakfın bir duası, birde bedduası vardır. Ali Baba Zaviyesi vakfında şöyle bir beddua vardır. “Her kim ki bu vakfı değiştirmeye ve bozmaya kalkışır, ve bunun sonucu olarak iptal ve geçersiz kılmaya ön ayak olursa Allah’tan gelecek olan ilahi gazaba maruz kalsın. Kendisinden ne bir harcama , ne bir ödeme ne bir farz ne bir nafile ibadeti kabul olmasın. Kıyamet günü günahlarını bağışlayıcı ,yardımcı ve şefaatcı bulamasın .Ve bu kimsenin üzerine Allah’ın,meleklerin ve bütün insanların laneti olsun ..ecma’in.’’ , ‘’Her kim ki; vasiyet edenin sözlerini işittikten sonra, onu tağyir ve tebdil ederse, her halde vebali, günahı onu değiştirenlerin üzerinedir. Allah (vasiyet edenin vasiyetini ) işitir, (değiştirenin de değiştirdiğini ) bilir. ( Bakara Süresi 2/181. Ayet.) ayeti hükümce bol cezaya layık ola…”
Vakıf ve dergahların mallarının arsalarının, tarlalarının, tuzlalarının, değirmenlerin, çayırlarının, dükkanlarının kullanılmasın da ki hassasiyet 677 sayılı kanunla ve vakıfların 10. Maddesi gereğince değişikliğe uğramış, bugünkü Müslümanlarda bilmeden kendilerini bu belanın içinde bulmuşlardır. Bazıları diyor ki; bu yerleri devletin sattığını ve kendilerinin vebali günahı olmayacağını para ile aldıklarını söylüyorlar. Mecbur musun? almaya, niçin araştırmıyorsun bu arsalar araziler kimin diye? 80-90 sene öncesine bakıldığın da, kontrol edildiğinde gerçekler gün yüzüne çıkacaktır. Bilmeden dergahların vakıfların mallarını alanlar bundan kurtulmalılar. Bilmeden içilen zehirde insanın ölümüne neden oluyor.
İki cihan Selveri Peygamberimiz (s.a.v.) Hadisi Şerifinde der ki; “Bir lokma haram yiyenin, kul hakkı yiyenin kırk gün ibadeti kabul edilmez.” Ecdadım Ali Baba Sultan Kaddese Sırrıullahi Aziz vakfiyesinde “vakıf mallarına el uzatanın farz ve nafile ibadetleri kabul olmasın…” diye belirtir. Peygamberimiz buyuruyor ki; “ Öyle bir zaman gelecek ki, Kura’nın merasimi ve Müslümanlığın adı kalacak, onlar Müslüman ismini taşırlar halbuki kendileri Müslümanlıktan çok uzaktırlar. Mescitleri zahirde süslü, fakat hidayet bakımından virandır. O zamanın alimleri şer olup, fitne onlardan başlar, yine onara döner.” Bir toplumun ulemaları, alimleri doğruları konuşmaz da çıkar ve menfaat uğruna siyasal iktidarın oyuncağı olurlarsa vay onların haline. Bir çok Abid’in ahrette eli boş kalacaktır. Ahrette yakanıza, yapışırlar, unutmayınız…
Bilerek veya bilmeyerek bir vakıf malının üzerinde olanlar tapuları dahi olsa, asla sahibi ve maliki değillerdir. Sahte evraklar ile size buraları satmışlardır. Gerçek mal sahibi vakfın varisleridir. Bunu devlet adamları dahi yapmış olsalar suçlu sayılırılar. Sivas da gasp edilmiş vakfın dükkanlarında oturanlar ticaretlerinden hayır hasanet görmezler. Bu suça ortak olmuş olurlar. Bir vakıf yeri, zaman içersinde her ne sebeple satılmışsa satanda alanda sorumludur. Vakıf olduğunu duyduktan sonra , vakfı aslına irca yükümlülüğünü sorumluluğunu hatırlatırım.
Ali baba Sultan Dergahının, Sivas’ın içinde ve dışında bir sürü mevkufları mevcut. Bunları vakfiyeden ve elimizdeki ferman, hüccet, ilam, buyrultu, tapu kaydı, gibi belgelerden biliyoruz şimdi sormak lazım, Alpaslan İlk Öğretim Okulu vakfın arazisine yapıldı. Burada okuyan öğrenci ve ders veren hocalar kendilerine haram olan bir vakıf arazisinde eğitim ve öğretim yapıyorlar. Hem de gözlerinin önünde olan tekke binası, türbe ve mezarlığı görerek. Buradan bir hayır gelmeyeceğini yanlış yapıldığını söyleyende yok!. Bu suskuluk mazlumların ve hak sahiplerinin mağduriyeti demektir. Bu okuldan bu millete bir hayır gelmez vakfın evlatlarına bu yeri geri vermeleri gerekir. Veya okul yerinin kirasını ödemeleri gerekir.
Temel Tepe’deki askeri tugay da Ali Baba Sultan’ın vakfının arazisindedir. İnönü Mahallesi ve Ali Baba Mahallesi’ndeki binalar vakfın arazisine yapılmıştır. Kabak yazısı mevki arazi olarak vakıf mallıdır. Soğuk Çermik’te beş kıta çayır, Tavra çayında 3 değirmen ve çayır, Kolluca (Kahkik) Köyü arazisi, Çay boyu -Pirkinik Köyü’nde 2 göz değirmen ve arazi, Çınarlı – Öğnevid Köyü arazisi Gökçe bostan, Hubyar bostanı , Poyraz tarlaları Kepçelipınar’da ki kile tarla . Zara’da ki tuz ocakları Sungurlu’da dört adet tuzla ve araziler, Niksar, Reşadiye, Tozanlı’da bir çok köyün arazisi, Divriği ilçesinde tuz ocakları, malik haneler vakfın mevkuflarıdır.
Vakıf malı bir gün aslına rucü edilecektir. Hak ve hakikatleri gizleyerek yalanlayarak bir yere varılamaz. Güneş balçıkla sıvanmaz “ Gözleri, kulakları gerçeğe kapalı olanlar “ ( 46/26. Ayet ) memleketlerinde yaşayan peygamber sülalesinden gelen seyitlerin vakıflarını dergâhlarını, mülklerini gasp edenlerdir. Cami medrese, tekke, dükkan,, tuz ocağı , arsa tarla, yağma edercesine satılmış. Ucuz diye kapan kapana birde tapu almışlar buralara tapu veren de, alan da suça ortaktır buraları alıp satmaya kimsenin hakkı yoktur.
Bu gibi yerler beddualı yerlerdir. Ev, apartman, köy yapmayın. Sahiplerinin elinden alınmış gasp edilmiş, bu vakıf, dergah malları asli vazifeleri ve amaçları dışında kullanılmaya başlamış bu yerlerden uzak durun. Ağlayanın malı gülene fayda getirmez. Kanunlarla, kararnamelerle satışa çıkarıldı buralar. Müslüman halkı ezdikçe ezdiler. Kendi çıkarlarına uygun fetvalar, hutbeler yazdılar. 30 Kasım 1925’de Tekke ve Zaviyeleri Türbeleri kapattılar. Vakıflarına el kodular. Bu zulüm halen devam etmektedir. İlim, irfan, takvanın olduğu bu yerleri öcü gibi gösterdile , kötülediler bu halkı böyle kandırdılar.
Hz. Peygamberin torunu iki cihanın değerlisi masum, mazlum ve şehit olan imam Hüseyin’in soyundan gelen Ali Baba Sultan Kuddise Sırrahu el-Aziz Hazretleri’nin mübarek kabirleri Sivas ta Alevilerin ziyaret etikleri kutsal mekânlardandır. Bu dergâhta ki, bereketli ocakta, fakirlerin, düşkünlerin, yolcuların ayende ve revandanın rızkı temin edildi. Memleketimizde ki, yüce seyitlerimizin, İslam alilerinin ocağına sevgiyle, inançla, itikat ile bağlanılır. Naz niyaz yapılır darına durulur, tavaf edilir. Bu kutsal yerler, duanın kabul edildiği, tevessül edildiği mekanlardır. Gerekli saygı ve hürmet gösterilmesi olgun, yetkin, kamil müminlerin işidir. Bu mübarek, erenlerin nesebi temiz, soyu yücedir.
Onlara sımsıkı bağlanmak iki cihan mutluluğuna sebep olur. Allahü Teala Ehl-i Beyt-i bütün yaratılmışlardan eftal kıldı. Onları sevmemizi farz kıldı. “Deki; ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.’’ (Şura Süresi 42/23) “ Sağlam kuvvetli kopmak ihtimali olmayan bir kulpa tutunmak…’’ ( Bakara Süresi 2/256) Ehl-i Beyt-i sevmekle olur sağlam kulp Ehl-i Beytdir, Evladı resullerdir, seyyitlerdir. Allah’ın ipi Ehl-i Beyt’dir. “Hepimiz Allah’ın ipine sımsıkı tutunun..” ( Al-i İmran Süresi 3/103. Ayet ) Hz. Peygamberimiz (S.A.V) bir hadisinde “Soyuma saygı gösteren bana saygı göstermiş oldu. Onlara ihanet eden bana ihanet etmiş oldu”… demiştir.
Çevremizde ve yakınımızda bulunan bu seyyidlerin nurlu ve temiz kabirleri ziyaret edilir. Kutsal mekanların bakım ve onarımı yapılır. Yol ve yordam gözetilir, en güzel bir şekilde itina ile bakılır. Mezhep ayrıcalığı yüzünden kimseyi hor görmeyin belki Allah katında onlar sizden daha iyidir. Hz. Muhammet( S.A.V) ‘in soyundan gelen bu velilere sevgi, saygı memleketimizin bolluk, bereket, huzur ve mutluluk kaynağı olmasına bir vesiledir.
Ali Baba Dergahı’nın postnişinini öldürüp dergahını gasp eden bir zihniyetin Müslümanlığı düşündürücüdür. 1937 yılın da bilmüzade ile satılan dergahını alarak evlatlık iddiasında bulunan yıllarca bu yalan ile halkı kandıran bazı mürailer Tekke binasını 12.09.1994 tarihinde Sivas Belediyesi’ne satmıştır. Ali Baba Sultan Dergahına “Susamışlar Konağı” diye levha asmak ve bu isimle çağrıştırmak çabaları bir tarihi inkar etmekten başka bir şey değildir. Ali Baba Sultan Kutbül Arifin inancı Ehl-i Beyt inancıdır. Dergahı da Alevi – Kızılbaş dergahlarıdır. Yüz binleri bulan talipleri, muhipleri mevcuttur, aksini söyleyenler murtaddır. Alevilerin inanç mekanları, dergahları yok sayılıyor. Alevi köylerinde, deyişlerde, şiirlerde, cemlerde, muhabbetlerde izini bula bilirsiniz.
677 sayılı kanunla Alevilik ve dedelik, seyyidlik , babalık, çelebilik yasaklanmıştır. 1826’da 2. Mahmut’un yarım bıraktığı dergahları yakma, yıkma mürşitlerini idam etmeler, sürgünler 1925 yılında Cumhuriyet tarihinde tekrar yaşanmıştır. Aleviliğin inanç merkezleri siyasi iktidarın eliyle başka tarikattakilere verilmiştir. Vakıf mallarına el konulmuştur. Memleket altüst edildi. Zenginleştikçe şımaranlar, yangın yerinden mal kaçırsana kıyasıyla vakıflara müdahale ettiler. Dergahların servi ağaçlarını kestirip, mezar taşlarını söktürüp, koca kabristanı harap ettiler. Dergahın karşısındaki karakolun bulunduğu alan mezarlıktı. Memleket nereden nereye geldi.
1920’li yıllar hakkın, hukukun adaletin olmadığı yıllar İstiklal Mahkemesi azalarının gözü paraya doymuyor. CHP bir iş, bir takip, bir müteahhitler ocağı halini alır. Suiistimaller resmi dairelilerde girer. İsmet İnönü Konağı diye isimlendirilen bina, Ali Baba Dergahı’nın hizmet binalarından biridir. Yağma Hasan’ın çöreği gibi yağmalarlar. 1940’larda gelindiğinde iyice çığırından çıkıldı. Vakıf arazileri Hazine’ye devir ediliyor büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Satamadıkları camileri, dergahları, tekke binalarını çürütmek ve yıkımını zorunlu hale getirmek için bilinçli bir yöntem izleniyor. Yıkılarak veya boş arsa ilan edilerek satışı yapılıyor. Bu tarihi mekanların satışı da Reisicumhur onayı ile yapılıyordu… Alevi köylerinde dilden dile dolaşan bu dörtlük bir çok şeyi anlatıyor gibi… “İsmet Paşa, çıktı taşa ,Selam vermez, Kızılbaşa” Çıktı taşa cümlesi Çankaya’ya çıktığını vurguluyor.
Tarih bilinciyle yetişmeyen toplumlar yönsüz ve bilinçsiz bir şekilde yaşarlar, bundan dolayıdır ki birbirine tam olarak bağlanamazlar. Tarih öncesinden, kent kalıntıları, önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler, aynen korunması gerekli yerlerdir. Ortak mirası korumak, geliştirmek ve nesillere aktarmak çok mühimdir. Tarihi eserleri korumak yurttaşlık ve insanlık görevidir. Eski ve tarihi değeri olan dergahların, tekkelerin yeni şehir planları çerçevesinde korunması için, belediyelerin konunun önemine inanması lazımdır.
Ali Baba Sultan Dergahı’nın ve türbesinin kentsel sit alanı içersine alınıp, tarihi sit alanı olması gerekir. Mimari mirasımız korunmalıdır. Anadolu’nun sosyal ekonomik, kültürel ve dini yapılanmasında bu dergahların büyük katkıları olduğu tarihi bir gerçektir. Bu dergah hakkında üç binin üzerindeki tarihi evraklar, belgeler bunun apaçık delilidir. İmar mevzuatına aykırı inşa edilmiş ve edilmekte olan yapılar ,bu dergahın kültür mirasına zarar vermektedir. Sivas’taki Alevi dergahının kültürel mirası korunmalıdır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, sadece binayı tescillendirip korumaya almıştır. Geçte olsa bir çok yanlışlara rağmen varlığı halen devam etmektedir. Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu 22.07.1983 yılında Ali Baba Tekkesi ismi ile tescil etmiştir. Öyle vahim bir durum ki ismini dahi hazmedemeyen bu sistem “Susamışlar Konağı” diye değiştirmiştir. Ne zulümlere maruz kaldığımızı tahmin ediyorsunuzdur. Susamışlar ailesi Ali Baba evladı değillerdir. Burayı gasp etmişlerdir. Ali Baba evlatları Alevi Dedeleri buradan sürgün edilmişlerdir. Alevilerin büyük dergahlarından olan Ali Baba Sultan Dergahı işgal altında. Ali Baba Dergahı’nın Alevi inancında önemli yeri var. Anadolu’daki Alevi Ocakları’nın en önemli temsilcilerinden biridir.
Sivas Belediyesi ve İl İdaresi tarihi değerlerimize sahip çıkmalı. Göstermelik işlerini, neler yaptıklarını biliyoruz. Tarihin bilincini geliştiren tarihi eserlerimizdir. Bu eserlerimizi, değerlerimizi en iyi şekilde muhafaza etmeliyiz. Tarihi Ali Baba Türbesi Mescidi’nin bitişiğine imar izni vererek ranta açması büyük bir destursuzluğun, ihanetin tarihe, inanca saygısızlığın ifadesidir. Buralara sadece inşaatlar yapılmıyor, burada ki Alevi-Bektaşi tarihini yok ediyorlar. Vakfın arazilerini gasp ediyorlar. Ali baba Dergahı’nda talan durmuyor. Bir tarihi daha rant kapısı yaptılar. Bu toprakların gerçek ruhunu, küstahça yok saymak, görmezlikten gelmek, hakir görmek marifet değildir.
Alevi-Bektaşi inancının önemli önderlerinden olan Ali Baba Dergahı’nın Ali Baba Mahallesi’ndeki vakıf arazilerine imar ruhsatı verilmesi Alevileri ve Sünnileri kızdırdı. Belediye Başkanı Sami Aydın’ın konunun ehemmiyetini bilmesini ve bu ruhsatları iptal etmesini, yasalara aykırı hareket etmemesini arzu etmekteyiz. Aleviler Dergahın yanına yapılacak binalara hayır diyor. 600 yıllık Ali Baba Dergahı’nın yanındaki arsalar Kentsel Sit Alanı İlan edilmelidir.
Bir önceki belediye başkanı Doğan Ürgüp Bey’e durumu anlatıp, önemine dikkat çekmiştim. Buraya yapılan inşaatı durdurmuş ve ruhsatı iptal etmişti. Bu inanç merkezinin çevresini park yapmak için önerim olmuştu. Uygun görülmüştü. Bu durum hassas bir olay Sivas gibi bir şehirde Alevi – Sünni kardeşliğini, birlik beraberliği pekiştirmemiz gerekirken yarayı kaşımak aklıselim bir iş, bir davranış değildir.
Bir kaç kuruş çıkar için, menfaat için yanlış yanlışın üstüne. Bir defa oralar tamamen vakıf malıdır veya dedelerimizin tapulu mallarıdır. Vakfın arsalarını gasp edenler yıllarca buralarda oturmuşlar. Bir gaye için, hizmet için vakıf yapılan bu mülkleri üzerlerine tapulamışlar şimdide bir yolunu bulup 15-20 katlı gökdelenler yaptıracaklar. (zehir zıkkım olsun )İmar izni, yaratılan yıkım somut kültür mirasını yok etme noktasına gelmiştir. Asıl büyük darbe manevi mirasa vurulmakta İnanç sistemimizin bağrına bir hançer sokulmaktadır. Alevilerin geçmiş yaşantılarından günümüze ulaşan ve gelecek nesillere aktarılması gereken maddi ve manevi unsurlarımız, kültürel mirasımız yok edilmektedir.
Bu insanoğlunun gözü aç hak, hukuk dinlemiyorlar, gözlerini toprak doldursun ahiret de iki elim de yakalarında olacak. Siyasetçilerin ve müteahhitlerin gözü paraya ranta doymuyor. Çekin kirli ellerinizi dergâhımızdan, vakfımızdan, mülkümüzden sizde hiç vicdan, imam yok mu? Yalancı şahitlerle hukuku, mahkemeyi kandıra bilirsiniz. Mahşer günü ulu divan da hesabını vermeye hazır olun. Allah’ın laneti haksızlık edenler üzerinedir. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyorlar; “Kim bir karış toprağa haksız olarak tecavüz ederse, Allah yedi arzı boynuna dolar!”
Yüzyıla yakındır, bize yalan söylüyorsunuz. Demokrasi, adalet hukuk, laiklik yalanlarıyla oyalıyorsunuz. Biz sizden hiçbir şey istemiyoruz, bizden aldıklarınızı, gasp ettiklerinizi istiyoruz. Bizler de bu milletin asil insanlarıyız. Dirilerimizi rahat bırakmadınız bari hakka yürüyenlerimizi rahat bırakın. Ölülerimizi dahi mezarlarında rahat bırakmadınız. Bu nedir? Vicdanınız rahat mı? Milyarlık dairelerinizde rahat uyuyor musunuz? Oğlunuza, kızınıza devlet kapılarında işte buluşsunuz. Daha çok çalmak, çırpmak zengin olmak için her yol mubah öylemi?
Ey insanoğlu iyi düşün, bu dünya ahretin tarlasıdır. Burada ne ekersen orda onu biçersin. Müslümanlar kardeştir diyorsun kardeşinin hakkını yiyorsun. Kul hakkı ile vardığın zaman ahrette biz hakkımızı helal etmeyeceğiz. Bu vakfa haksızca, gizli ya da açık karşı çıkan ve engelleyene yazıklar olsun, hakkı olmayanı yerse haram olsun. Kim bunu işittikten sonra teşebbüs ederse vebali ona aittir. Allah işitir ve bilir. Sivas’ta Ali Baba Sultan Dergahına yapılan saygısızlığa, inşaat ruhsatlarına, imara, talana duyarsız kalmayalım. Ali Baba Sultan Dergahının çevresine binalar yaparak” vakıf arazilerini gasp ediyorlar. Aleviliği-Bektaşiliği belleklerden ve tarihten silmek, hafızaları değiştirmek istiyorlar. Bu katliama dur diyelim. Sadece çevre katliamı, tarih katliamı değil, Aleviliğe de bir saldırıdır. Bu sadece Alevilerin değil insanlığın sorunudur. Alevi-Bektaşilerin Türkiye deki en kutsal ziyaret mekanlarından biri olan Ali Baba Dergahı bir zamanlar açları doyuran, kimsesizleri barındıran bir dergahtır. Ali Baba Dergahı yanında verilen inşaat ruhsatları derhal iptal edilsin. Alevilerin kutsal mekanları kanun nezdinde tanınsın. Anadolu’ya yüzyıllarca ışık saçan Alevi dergahının yok olmaması, bir ranta kurban gitmemesi için bu bildiriyi yayınlıyoruz.Tarihi alanlar,tapınaklar korunmalı ,inşaatlara izin verilmemelidir.Ali Baba Dergahının çevresi Kentsel Sit Alanı olarak kabul edilmelidir.
Yukarıda izah ettiğim üzere, bizlere tarihi miras olarak bırakılan, evladiyelik vakıf olan, Ecdadım Ali Baba Sultan Dergahı’nın öz kültürü çerçevesinde asıl isminin konulması ve korunması ve bizlere iade yapılması gerekir. Tarihimize, inancımıza sahip çıkma ve sesimizi duyurma hukuki talebimizdir. Değerli basınımızdan, yazarlarımızdan, fikir adamlarımızdan, tarihçilerimizden, siyasetçilerimizden, milletvekillerimizden, talip ve pirlerimizden, kanaat önderlerinden bu haksızlığa son verilmesine katkı sunmalarını bekliyoruz. İstek ve kararlarımızı Türk toplumuna ve tüm dünyaya, basına ve kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”