31 Mart’a sayılı günler kaldı. Adaylar, listeler hepsi tamam. Yerel adayların kavga ve çekişmeleri de geride kaldı. Ekipler kuruldu, projeler açıklandı. Mantıklı, duygusal, soyut, somut her ne ararsınız var projeler arasında. Sokağa çıkıldı, kapı kapı gezme vakti şimdi.
Muhtara, esnafa, işadamına, derneğe, kahveye hatta evin içine kadar… Sohbet konusu, şekli hepsi belli. Hal hatır ve hızlıca konuya girme… Bizi seçerseniz diye başlayıp yarım saat anlatma. Seçmeni dinleyen, analiz eden, gözlemleyen az…
Oysa seçmen kendi konuşmak istiyor, anlatmak, sormak istiyor… Bazıları siyasetçiyi görmek bile istemiyor. Ama misafirperveriz biz, dinler, hatırını sayar uğurlarız… Doğrusu da bu elbette.. Seçmen, projeleri değerlendirirken; işine yarayıp yaramadığını ve yapılırlığını düşünüyor. Vaat eden kişinin ya da ekibin inandırıcılığına bakıyor.
Eskisi gibi kimse mitinglere koşmuyor. Alanlar genelde boş kalıyor. Onun için yığma, taşıma yapmak zorunda kalıyor adaylar. Televizyon programlarına, haberlere de bakan sayısı her geçen gün düşüyor. Gazete okuyan maalesef az.
Seçmen sosyal medyadan neyi ne olduğunu görüyor, anlıyor ve de kararını vermek için yeterli bilgiye kolaylıkla ulaşıyor. Kutuplaşmış seçmenin kararı zaten belli, aradakilerse ya cebine ya da elindeki telefona göre karar veriyor, verecek.
Bu seçim, cebine yani ekonomik sonuçlara göre karar verecek seçmenin fazla olacağı konuşuluyor. Malum ekonomik kriz, her geçen gün kendini daha da hissettiriyor. Enflasyon rakamları son 16 yılın en yüksek seviyesinde, dövizin ateşi düşürüldü deniyor fakat akaryakıt fiyatları tavan yapmış durumda.
Tanzim satış yerleri tüketici açısından elbette işe yaradı ama nereye kadar ve iflas eden esnafın hali ne olacak?.. Adayların saha çalışmaları ne kadar işe yarayacak, seçmen kimi hangi kritere göre değerlendirecek ve nasıl inanacak?..
Meclis üyesi listelerine bakılacak mı yoksa takım tutar gibi atadan dededen miras partiler mi tercih edilecek? Tüm bu soruların cevabını 31 Mart akşamında sandıkta göreceğiz.