Geçen sayımızdaki bu köşede ne yazdık, kime yazdık… “Seçim üstü herkes aklını başına alsın” derken, boşuna uyarılarda bulunmamışız demek ki.. Keşke, bu kara haber olmasaydı da ‘biz demiştik’ demeseydik. Keşke hiç kimse kimseye kast etmeseydi, onca can yitip gitmeseydi…
Ama oldu… Acı geldi 77 milyonu buldu. Bela bizden uzak durmadı ve üzerimize oynanan oyunlar ne yazık ki bir bir tuttu… Şimdi bir kez daha hayıflanıyoruz; Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Nedir bu toz, duman? Biz bu muyuz? İnsanın dili bile varmıyor, ‘beterin beteri’ uyarısı yapmaktan ama bu saatten sonra korkmuyor değiliz hani..
Şimdi bir kez daha söylüyorum; 1 Kasım’a sayılı günler kala Allah muhafaza çok daha beter oyunlar oynanmak istenebilir. İnsanların bulandırılan zihinleri daha çok bulandırılmaya çalışılacak, toplumdaki kutuplaşmanın çatışmaya dönüşmesi için birileri elinden geleni yapmaya devam edecektir.
Şimdi, siyaset konuşma, politika yapma, hesaplar ve anketler çıkarma zamanı değildir… Kurtuluş savaşında, Çanakkale ve Dumlupınar’da bir ulusun cephede omuz omuza kardeşçe döktüğü kanla sınırları çizilen Cumhuriyet tarihimizin en kritik zamanıdır bu günler. Sabır, sağduyu, akıl ve bilinçle hareket etme zamanıdır şimdi.
Burada en önemli görev, iktidarından muhalefetine tüm siyasilere düşüyor. Ey siyasiler, liderler, ekranlara ve meydanlara çıkıp topluma yön verenler; en azından ortak acılarda bir araya gelip sımsıkı kenetlenin ki sokaktaki Ali amca güven duyabilsin. Hepiniz bu ülke için, bu millet için çalıştığınızı dile getiriyorsanız, şimdi de bu derde birlikte derman olmak için hareket etmelisiniz…
Millet, toplum ve birey olarak… Hepimize ve herkese de önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Ayrışma ve uzaklaşma zamanı değildir şimdi… Sevinçler nasıl ki hepimizin ise acılar da hepimizin… Şimdi sarılma, acıları bölüşme ve daha sıkı kenetlenme zamanıdır…