Seçime sayılı günler kala meydanların dili sertleştikçe toplum da geriliyor. Yaşanan son hadiseler yabana atılamayacak kadar önemlidir. Hangi partiden olursa olsun; seçim ofislerinin basılması, araçların yakılması, seçim stantlarında sataşmalar kavgalar, v.s şeyler hiç ama hiç hoş değil..
Demokrasiye yakışmayan bu nahoş durumlar seçim yaklaştıkça artacağa benziyor. Benziyor çünkü, liderler tansi-yonu düşürmek yerine daha da geriyor gibi… Gerginlikten hiç kimse karlı çıkmaz aksine hepimiz kaybederiz… Bunu bile bile toplumu ateşlemenin manası yok.
Bu noktada en büyük görev devleti yöneten hükümet yani iktidar partisine düşüyor. Diğer partiler de daha ılımlı ve daha bırışçıl bir dil kullanmalıdır. Milleti geren ve birbirine düşüren söylemler derhal terkedilmeli. Sonuçta bu bir yarış ve bu yarış demokrasi ile neticelenecektir. Halk ne isterse o olacaktır.
Yazılı olsun, görsel olsun; yereli, ulusalı hiç farketmez biz medyaya da önemli görevler düşüyor. Siyasilerin yanlışlarını vatandaşı kışkırtacak şekilde vermenin manası yok. Meydanlar ya da siyasi çalışma alanlarındaki sert söylem ve milleti galeyana getirecek eylemleri yansıtmanın anlamı yok…
Gelelim işim hassas dengesine. Birileri özellikle sipariş ediyor. Gerginlik, kavga birilerinin işine geliyor. Kaos ve kargaşa birilerine siyasi rant yaratıyor. Sandıktan korkan, milletin iradesine güvenmeyen bu birileri başka başka yollardan başarıya ulaşabileceğini zannediyor…
Seçim gününe yönelik türlü türlü rivayetler şimdiden yayılmak isteniyor. Seçim güvenliğinin tehlikede olduğunu yayarak milletin zihni bulandırılmak isteniyor. Sonuçta hepsi birbirinden tehlikeli ve telafisi mümkün olmayan oyunlardır bunlar.
Oysa millet işinde gücünde, geçim telaşında. Hiç kimse gerilmek, kavga etmek, korku yaşamak, huzurunu düzenini bozmak istemez. Vatandaş, 7 Haziran günü sandığa gidecek kafasında zaten belli olan tercihini yapacak ve dönüp evinde çoluk çocuğu ile keyfine bakacak. Aksi durum Allah muhafaza…