Türkiye demokrasi tarihinin dönüm noktalarından 23 Haziran 2019 seçimlerinin 3. yıldönümü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla kutlandı. “İstanbul’a Hizmette 3. Yıl Sunumu” etkinliğinde konuşan Kılıçdaroğlu, “Bütün belediye başkanlarımızı kutladığım gibi, İBB Başkanımızı da yürekten kutluyorum” dedi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da iktidar tarafından kendilerine yaşatılan zorlukları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi İBB başkanlığı döneminde basına yansıyan sözleriyle örneklendirdi.
“İstanbul’a Hizmette 3. Yıl Sunumu”, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla gerçekleştirildi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in tebrik mesajı da etkinlik öncesinde okundu. Türkiye demokrasi tarihinin dönüm noktalarından 23 Haziran 2019 seçimlerinin 3. yıldönümü nedeniyle gerçekleştirilen “Demokrasi Şenliği” kapsamında düzenlenen sunum, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. TBMM CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP ve SHP’nin eski genel başkanları Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın, CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti genel başkan yardımcıları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, çok sayıda milletvekili, eski İBB Başkanı Nurettin Sözen, ilçe belediye başkanları ve İBB bürokratları sunum için düzenlenen etkinlikte yer aldı. Dilek İmamoğlu da etkinliğe katılarak, eşini yalnız bırakmadı.
KILIÇDAROĞLU: “İBB BAŞKANIMIZI YÜREKTEN KUTLUYORUM”
Etkinlik; Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Sunum öncesinde gösterilen, “3 dakikada 3 yıl” filmi, katılımcılardan büyük alkış aldı. Şişli’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte konuşan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şunlar oldu:
– Bütün belediye başkanlarımızı kutladığım gibi, İBB Başkanımızı da yürekten kutluyorum. Bir yola çıktık; aydınlık Türkiye için, güzel Türkiye için, adaletli Türkiye için. Ve bir yönetim getireceğiz dedik; halkına hesap veren bir yönetim. Bir anlayış getireceğiz dedik; vergi ödeyen herkesin siyasi otoriteyi sorgulama hakkını getireceğiz dedik. Dolayısıyla, demokrasiyi getireceğiz dedik. Demokrasi olacak ülkemizde. Herkes düşüncesinin özgürce ifade edecek. Hiç kimse sabahın 6’sında evine baskın yapılacak mı diye düşünmeyecek dedik. Eğer özgürce düşüncelerimizi ifade edeceksiniz, korkmadan yapacaksınız dedik. Çünkü Türkiye’yi yirmi birinci yüzyılın parlak bir yıldızı haline getirme kararlılığındayız. Ve bunu yapacağız. Birlikte yapacağız.
“MİLLET İTTİFAKI İLE BİRLİKTE YÜRÜYORUZ”
– Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız dedik. Demokrasinin olmadığını, büyük baskıların olduğunu biliyoruz. Farkındayız. Kadın-erkek eşitliğinin askıya alındığını biliyoruz. Bir tek imzayla parlamentonun iradesinin gasp edildiğini ve İstanbul Sözleşmesi’nin durdurulduğunu biliyoruz. Ama hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yok. Bunların tamamını gerçekleştireceğiz. Emin olun. Kararlıyız. Mücadele edeceğiz. Kararlılığımızı, Gazi Mustafa Kemal’den alıyoruz. Kararlılığımızı, genel başkanlarımızdan alıyoruz. Genel başkanlarımız bize feyiz verdiler. Örnek oldular. Ve biz onların açtığı yoldan yürüyoruz. Birlikte yürüyoruz. Dolayısıyla her birimizin ayrı ayrı görevleri var. Toplumu aydınlatmak gibi. Toplumun sorunlarına kilitlenmek gibi. Her bir soruna sağlıklı çözümler üretmek gibi. Bunların tamamını yapacağız. Evet, beraberiz. Evet, birlikteyiz. Evet, Millet İttifakı’yız. Millet İttifakı’nın altı lideri bir aradayız. Ayrı partileriz. Ayrı programlarımız var, doğru. Hedeflerimiz farklı olabilir ama ortaklaştığımız alanlar var; demokrasi gibi, adalet gibi, devlette liyakat gibi siyasetçinin halkına hesap vermesi gibi, kadın erkek eşitliği gibi, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye gibi, itibarlı, onurlu bir Türkiye gibi, saygın bir dış politika gibi temel ana normlarda beraberiz. Ve birlikteyiz. Ve birlikte yapacağız bütün bunların tamamını.
“TÜRKİYE’Yİ AYDINLIĞA YA ÇIKARACAĞIZ YA ÇIKARACAĞIZ”
– Şundan emin olmanızı isterim: Zaman zaman yayınlar yapar malum medyayı biliyorsunuz. O malum medyayı biliyorsunuz. Bunlar ne yaparlarsa yapsınlar, ne yazarlarsa yazsınlar; ufak bir şeyden büyük şeyler çıkarmaya da çalışabilirler. Ne olursa olsun, bize inanmanızı isterim. Bize güvenmenizi isterim. Kararlılıkla, azimle yolumuza devam edeceğiz. Türkiye’yi aydınlığa ya çıkaracağız ya çıkaracağız. Bir şey daha. Belediye başkanlarımızın üzerinde büyük baskıların olduğunu biliyorum. Yollarının kesildiğini biliyorum. Ellerinin kollarının bağlanmak istendiğini biliyorum. Nitekim Ekrem Bey, az önce bütün bu ayrıntıları anlattı kısmen. Millet iktidarında biz yeni bir hedef ortaya koyacağız. Merkezle yerel arasında sağlıklı bir denge oluşturacağız. Yerel yönetimlerin kaynaklarını güçlendireceğiz. Yeni kaynaklar, yeni olanaklar sağlayacağız. Çünkü belediyenin yaptığı bütün harcamaları, belde halkı rahatlıkla denetleyebilir. Otopark sorunu var. Ne için taşıtlar için. Taşıtların vergisini kim alıyor? Merkezi hükümet. Aynı merkezi hükümet, geriye dönüp diyor ki; ‘Niye otopark sorununu çözmedin?’ E vergiyi sen alıyorsun. Biz ne yapacağız? Taşıt alım vergisini de motorlu taşıtlar vergisini de benzer vergileri yerel yönetimlere devredeceğiz. Ve yerel yönetimler daha güçlü olacak. Daha kararlı olacak.
“BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ KARARLILIKLA YOLLARINA DEVAM EDİYORLAR”
– Bütün bunlara baktığımız zaman, bütün engellerime rağmen belediye başkanlarımız kararlılıkla yollarına devam ediyorlar. Evet bazı kararları imzalanmıyor. Evet, UKOME gibi küçük çocukların bile ‘Böyle bir şey olmaz’ diyebildiği bir şeyle, koca koca adamlar, ‘Acaba İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elini, kolunu nasıl bağlarız? Nasıl hizmet edemez hale getiririz’ diye bir arayış içindeler. Hangi arayış içinde olurlarsa olsunlar, bütün sorunları çözme kararlılığımız var. Ve bütün sorunları çözeceğiz. Bu ülkeye önce adaleti getireceğiz. Adaletin ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Siz de biliyorsunuz. Beraber yürüdük adalet için. Ama adalet, devletin dilidir aynı zamanda. Kainat da adaleti üzerine inşa edilmiştir. O zaman adaleti sağlarken, adaletsizlik yapanları asla unutmayacağız. Adaletsizlik yapanları, halkın hakkını gasp edenleri… Ben bazen diyorum ya ‘helalleşme’ diye. Helalleşme, kişinin yaptığı haksızlık dolayısıyla kişiden özür dilemesi demektir. ‘Ya burada bir yanlış yaptık’ demesidir. Yoksa, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenle oturacağız helalleşeceğiz diye bir kavram yok. Onun hesabını mutlaka soracağız.
“O PARALARIN TAMAMINI TÜRKİYE’YE GETİRECEĞİM”
– Böyle çocuklarına vakıflar kurduracaksın. Milyon dolarlarla oynayacaksın. Amerika’larda gökdelenleri yapacaksın. Efendim Muhammed Ali Clay’ın çiftliğini satın alacaksın; Kılıçdaroğlu onları görmeyecek. Göreceğim, hepsini göreceğim. O paraların tamamını Türkiye’ye getireceğim. Ve halkın hizmetine sunacağım. Bir soygun düzenini, bir harami düzenini yıkacağız. Kararlıyım. Haramilerin olduğu yerde, adalet olmaz. Haramilerin olduğu yerde, gelir dağılımı dengeli olmaz. Haramilerin olduğu yerde, halkın hakkı yenir. Haramilerin olduğu yerde, adaletle düzen tutmaz. Haramilerin olduğu yerde binlerce milyonlarca insan yatağa aç girer. Haramilerin olduğu yerde her şey olur. Haramilerin iktidarını yıktığımızda göreceksiniz aydınlık Türkiye’yi. Göreceksiniz çağdaş uygarlığı. O çağdaş uygarlığa ulaşmak için nasıl çalıştığınızı göreceksiniz. Alın terinin ne kadar değerli olduğunu göreceksiniz.
“GÜZEL TÜRKİYE’Yİ BİRLİKTE İNŞA EDECEĞİZ”
– Bir çiftçi kadın şunu söylüyorsa: ‘Biz artık zarar etmiyoruz. Biz battık, battık diyorum.’ Eğer bir çiftçi kadın bu noktaya gelmişse, Ankara’dakilerin oturup düşünmesi lazım. Ama düşünemiyorlar. Sorunları çözmesi lazım. Ama çözemiyorlar. Çünkü yönetemiyorlar. Çünkü yönetme kapasiteleri yok. Çünkü birikimleri yok. Çünkü yönetme bilgileri yok. Çünkü liyakatin ne olduğunu bilmiyorlar. Çünkü devlet nasıl yönetilir, onu bilmiyorlar. Çünkü adalet nedir, onu bilmiyorlar. Ama altı lider de kararlıyız. Onlara adaleti de öğreteceğiz. Onlara güzelliği de öğreteceğiz. Kadın-erkek eşitliğini öğreteceğiz. Onlara herkesin inancına, herkesin kimliğine, herkesin yaşam tarzına saygı nasıl gösterilirmiş onu da göstereceğiz. Hiç endişe etmeyin. Asla unutmayın, asla umutsuzluğa kapılmayın. Hep beraber Türkiye’yi, Gazi Mustafa Kemal’in öngördüğü çağdaş uygarlığa ulaştıracağız ve aşacağız. Ve birlikte mücadele edeceğiz. Birlikte çalışacağız. Doğusu batısı, güneyin kuzeyi ayırmadan. Kadını-erkeği ayırmadan. Yaşlısı, genci ayırmadan beraber yapacağız. Güzel Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz.
İMAMOĞLU: TÜRKİYE, ÇOK AĞIR BİR HUKUK VE DEMOKRASİ KRİZİ YAŞIYOR”
İBB’deki 3 yılının hesabını kamuoyu ile paylaşan İmamoğlu da sunumunda, Türkiye’nin çok ağır bir yönetim ve ekonomik kriz yaşadığına vurgu yaptı. “Bu toplantıya gelmeden satın aldığımız herhangi bir ürünü, bu toplantı çıkışında aynı fiyattan alamayabiliriz” diyen İmamoğlu, “Türkiye, aynı zamanda çok ağır bir hukuk ve demokrasi krizi yaşıyor. Her saat başı, adalet duygumuzu yerle bir eden adaletsiz bir mahkeme kararıyla, demokrasinin kurum ve kurallarını hiçe sayan bir idari uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz” ifadelerini kullandı.
“‘MERKEZİ HÜKÜMET İBB’YE ADETA ‘POLİTİK TERÖR’ UYGULAMIŞTIR’ SÖZÜ SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA AİT”
İktidarın ekonomi yönetiminin her kişi, kurum ve kuruluşu olduğu gibi, yerel yönetimleri de doğrudan etkilediğinin altını çizen İmamoğlu, “Bir yandan akaryakıta, enerjiye yapılan büyük zamlar ve dövizdeki hızlı yükseliş nedeniyle belediyelerin gelir gider dengeleri bozuluyor. İnanınız maliyet hesaplayamıyoruz. İhalelere giren firmalar, artık girmemeye başladı. Çünkü maliyetlendiremiyorlar. Diğer yandan artan yoksulluk ve işsizliğin yol açtığı sosyal yaraları sarabilmek için belediye bütçesinden ayrılan paylar artıyor. Belediyelerin yatırım imkanları daralıyor. Bir yandan da iktidarın hukuk ve demokrasiyi yok sayan tavrından, belediyeler de payını alıyor” şeklinde konuştu. Sözlerine, “Bakın size bir şey söyleyeyim mi” cümlesiyle başlayan İmamoğlu, şu çarpıcı tespitleri yaptı:
“Açıkça görüldüğü gibi; merkezi hükümet, bize karşı adeta ‘politik terör’ uygulamıştır ve başarısız olmamızı sağlamak için ‘ellerimizi, kollarımızı bağlamak’ yoluna gitmiştir. İstanbul’un çok büyük ve ağır sorunlarını çözmenin uğraşı içinde bulunan belediye yönetimine destek olmak, hiç kuşkusuz merkezi hükümetin görevidir. Bu yüzden diyoruz ki; ‘Politik mülahazalarla İstanbul’un geleceğini karartacak politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir.’ Az evvel, ‘Size bir şey söyleyeyim mi’ diye başladım ya cümleye, hani ‘Merkezi hükümet İBB’ye adeta politik terör uygulamıştır’ diye başlayan cümle var ya, o cümleler bugüne nasıl da cuk oturuyor değil mi? Nasıl da bugünü anlatıyor. Sanki ben demişim gibi! Ama o cümlelerin sahibi ben değilim. Sizce sahibi kim? O cümleleri, 1995 yılının Mayıs ayında kuran kişi, bugünün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan. Sayın Erdoğan, yaşattığının çok daha azını yaşadı, ama 27 yıl önce bu cümleleri kurdu. Bugün ben ne desem az gelir, vallahi az.”
“İBB’YE YÖNELİK, HUKUK VE EDEP DIŞI UYGULAMALARIN HADDİ HESABI YOK”
“İBB’ye yönelik, hukuk ve edep dışı uygulamaların haddi hesabı yok” diyen İmamoğlu, “Yaptıklarını saymaya başlasam, burada başka şey konuşmaya vaktimiz kalmaz. Onun yerine ben, bütün bu hukuk dışı, ayrımcı ve baskıcı uygulamaları yapanlara bir soru sormak istiyorum: Bütün bu zorbalıklarınız ve ayak oyunlarınız işe yarıyor mu? Ne yaparsanız yapın, bizim daha iyi hizmet sunmamızı, yeni yatırımlar yapmamızı, kangren haline getirdiğiniz İstanbul’un sorunlarına çözüm üretmemizi engelleyebiliyor musunuz” sorularını yöneltti. “Kim hangi engeli çıkarmaya kalkarsa kalksın, İBB, her zamankinden çok daha fazla ve çok daha kaliteli ve çok daha hesap verebilir hizmet üretiyor” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Her zamankinden çok daha fazla ve çok daha doğru yatırım yapıyoruz. Çünkü biz, kamu yatırımlarını bir avuç insanın zenginleşme aracı olarak görmüyoruz. Üç yıldır tüm harcamalarımızı şeffaf, katılımcı ve yalnızca kamu yararını gözeterek yapıyoruz. Hizmet kalitemizi ve çeşitliliğini sürekli geliştiriyor ve bu kriz koşullarında bile yatırımlarımızı istikrarlı şekilde artırıyoruz. Yatırımlarımızla İstanbul’da adalet duygusunu, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiriyoruz. 16 milyon İstanbulluya mutlu, huzurlu, sağlıklı ve adil bir hayat inşa ediyoruz. Her şeyden önce insana değer veriyor ve insana yatırım yapıyoruz. Bu kentin çocuklarının ve gençlerinin eğitimine, kadınların ekonomik ve sosyal olanaklarının artırılmasına yatırım yapıyoruz.”
ERDOĞAN’DAN İKİNCİ ALINTI: “CUMHURBAŞKANI’NA DA BU KONUYU AÇTIĞIMIZDA HEPSİ KAÇIYOR”
Çocuklara, gençlere ve kadınlara yönelik hizmetlerden örnekler veren İmamoğlu; eğitim, dezavantajlı gruplar, çevre, yeşil alan, raylı sistemler, deniz ve kara ulaşımı, kentsel dayanıklılık, ucuz ve kaliteli konut üretimi, tarım, teknoloji, akıllı kent, kültür sanat, tarihi miras ve yerel demokrasi ile iştirak yatırımları alanlarında yaptıkları çalışmaları, geliştirdikleri projeleri detaylarıyla anlattı. Proje sunumları sırasında ikinci kez, “Bakın size bir şey daha diyeyim mi” cümlesini kuran İmamoğlu, şu ilginç bilgileri paylaştı: “Bazı ulaşım projelerimiz, merkezi yönetimin kararsızlığı sebebiyle, uygulamaya koyulamadı. Oysa bunun projesi hazır, kredisi hazır. Bugün başlansa, 2-3 yılda hizmete hazır hale gelebilir. Ama merkezi yönetim, bizim gösterdiğimiz kararlılığı gösteremiyor. Cumhurbaşkanı’na da bu konuyu açtığımızda hepsi kaçıyor.’ Siz, anladınız onu! Tarih 1996’nın Mayıs’ı. İTÜ Maslak Kampüsü’nde, ‘1. Ulusal Ulaşım Sempozyumu’nda bu konuşmayı 26 yıl önce, yine Sayın Cumhurbaşkanı yapıyor. Tüp geçit projesi için yaptığı bu konuşma, aylardır bekletilen Beylikdüzü metrosu işine ne kadar benziyor değil mi? Aylardır rafta kalan Beylikdüzü metrosu projesine. On yıllar geçiyor, ama Türkiye’de zihniyet değişmiyor. Yaşadıkları zorlukların mislisini bize yaşatmanın mahcubiyetini ve utancını yaşıyorum. Dün, yaşadıklarından dert yananlar, iktidar gücüne sahip olunca, yaşadıkları zorlukların mislisini bize yaşatmakta hiç beis görmüyor. Bunun neresinde bu adalet var, neresinde kalkınma var; anlayamadım. Ama, her şey çok güzel olacak.”
TAYFUN KAHRAMAN VE ARKADAŞLARINA SELAM YOLLADI
Sunumla eşzamanlı ilerleyen slaytta, Gezi davasında kurulan hüküm gereği cezaevinde bulunan mesai arkadaşı Tayfun Kahraman’ı gören İmamoğlu, duygularını, “Bir an önce hukuksuzluğun son bulmasını diliyorum. O kardeşlerimiz adına da İstanbul’a hizmet etmeye devam edeceğiz” sözleriyle dile getirdi.
“HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA VE DAHA KALİTELİ HİZMET ÜRETTİK”
“Kısaca anlatmaya çalıştığım tüm bu çalışmalar, şu gerçeği özetliyor” diyen İmamoğlu, sunumunu şöyle sürdürdü: “Pandemi ve ekonomik kriz yükünün bütün ağırlığıyla devam ettiği bir dönemde, her zamankinden daha fazla ve daha kaliteli hizmet ürettik. Geçmiş yönetimlerden çok daha fazla ve çok daha doğru yatırımlar yaptık. Bir yandan bizden önceki 25 yıl ortalamasının 2,5 katı metro inşa ederken, bir yandan da sosyal yardım ve destek bütçemizi 5 katına çıkarabildik. Bütün bunları çok basit bir formülle başardık: Şeffaflık, sürdürülebilirlik, yenilikçilik, liyakat ve demokratik katılımdan oluşan ‘İstanbul Modeli’yle. İstanbul Modeli’nde vatandaş katılımıyla yönettiğimiz yatırımlarla bu aziz şehri geleceğe hazırlıyoruz. İhtiyaç sahibi insanlarımıza zor anında destek oluyor, çocuklarımıza ve gençlerimize adil imkanlar sunuyoruz. İstanbul’u adil bir şehre dönüştürüyor, üretici ve yaratıcı insanlarımıza yeni fırsat kapıları açıyoruz. Ama aslında biz İstanbul’un yaşam kalitesini yükseltiyoruz ve İstanbul’da mutluluğu büyütüyoruz.”
“İKTİDARIN ÇÖKERTTİĞİ HER ALANI MİLLET İTTİFAKI YENİDEN AYAĞA KALDIRACAK”
“Bizim İstanbul’da elde ettiğimiz sonuç, iktidarın çökerttiği her alanı Millet İttifakı’nın yeniden ayağa kaldırabileceğinin en açık ispatıdır” diyen İmamoğlu, görüşlerini şöyle maddelendirdi: “İktidar yoksulluk yaratıyor; biz, sosyal politikalarımızla iktidarın yarattığı yoksulluğu çözecek büyük adımlar atıyoruz. İktidar gençlerin hayallerini ve umutlarını çalıyor; biz yurtlarımızla, eğitim desteklerimizle, istihdam ofislerimizle gençlerin önünü açıyoruz. Düşünsenize koca İBB’nin bir yatak yurdu yok, ama binlerce yatak yurdu olan bir kısım vakıflara destek olma bilinci bizim ahlakımızda yoktur. Çocuğunuzun, ailenizin ferdi olan kurumlara destek olmak, kamu kurumları üzerinden destek olmak ayıptır, zulümdür. Milletimizin ahlakına, inancına sığmaz. Biz yurtlarımızla, eğitim desteklerimizle gençlerin önünü açıyor, umutlarını yükseltiyoruz. İktidar kadınları eve hapsedip görünmez kılıyor; biz kreşlerimizle, anne kartımızla, istihdam desteklerimizle kadınların hayata katılmasına yardım ediyoruz. Bizim İstanbul’da elde ettiğimiz sonuç, iktidarın muhalefeti karaladığı her iftirayı boşa çıkarıyor: İktidar, ‘Bunlar gelirse yönetemez ve sosyal yardımları keserler’ dedi. Biz, sosyal yardımları yaygınlaştırıp ve artırıyoruz. İktidar, ‘Bunlar belediyecilikten ve ülkeyi yönetmekten anlamaz’ dedi. Biz, İstanbul’da aynı anda 10 hatta birden metro inşa ediyoruz. İktidar, bizi her alanda engellemeye çalıştı, projelerimize onay vermedi ve finansmana erişmemizi engelledi. Biz proje geliştiriyor, bütçesini buluyor ve tek tek hayata geçiriyoruz.”
İktidar, gençlerin hayallerini ve umutlarını çalıyor.
İktidar, kadınları eve hapsediyor, görünmez kılıyor biz kreşlerimizle, anne kartımızla kadınların hayata katılmasına destek oluyoruz. Bizim İstanbul’da elde ettiğimiz sonuç iktidarın, muhalefeti karaladığı her iftirayı boşa çıkarıyor. ‘Bunlar gelirse yönetemez, sosyal yardımları keserler’ dediler. Biz hem yaygınlaştırıyor, siyasi istismarı ortadan kaldırıyoruz.
“ŞEHRE YATIRIM YAPMAKTAN, İNSANLARIMIZIN YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
“Elde etmekte olduğumuz sonuçların sadece bu şehir için değil, tüm Türkiye için anlamını çok iyi biliyoruz” diyen İmamoğlu, “Kim ne derse desin, kim hangi engeli önümüze çıkartırsa çıkartsın; biz, bu şehre yatırım yapmaktan ve insanlarımızın yaşam kalitesini yükseltmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Çünkü buna mecburuz. Çünkü biz Aytekin Kotil, Ahmet İsvan ve Nurettin Sözen gibi halkçı başkanlar geleneğinin bayrağını taşıyoruz. Çünkü bizim üzerimizde, 23 Haziran seçiminin ve Millet İttifakı’nın sorumluluğu var. Çünkü 16 milyon vatandaş, 31 Mart’ta sandıktan çıkan iradeyi hiçe sayanlara demokrasi nedir, milli irade nedir, gösterdi. Hem de bir kere değil, bin kere değil, 806 bin kere gösterdi. Bizce, ‘23 Haziran Demokrasi Zaferi’, 16 milyonun bu ülkenin yöneticilerine verdiği bir demokrasi muhtırasıdır. ‘Milletin vicdanı ve iradesi karşısında haddinizi bilin’ dedi vatandaş. Bu ülkenin sahibinin kim olduğunu gösterdi. Özgür ve eşit yurttaşlar olarak bu ülkenin sahibi olduğumuzu, bize Cumhuriyet öğretti” ifadelerini kullandı.
“BU GERÇEĞİ KABULLENMEK İSTEMEYENLER YOLUN SONUNA GELDİ”
Bu gerçeği kabullenmek istemeyenler ve kendilerini herkesin üstünde görenler için yolun sonuna gelindiğini vurgulayan İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına doğru giderken, önümüzü, Cumhuriyet’in temel değerleri üzerinde yükselen bir büyük uzlaşmanın ışığı aydınlatıyor. Tüm CHP’lilerin iradesinin Millet İttifakı ve altılı masadaki temsilcisi ve sözcüsü olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de değişim isteyen farklı kesimlerin birleştirilmesine liderlik ediyor. Millet İttifakı ve altılı masa; bu ülkede adalet, eşitlik, huzur, refah ve değişim isteyen herkesin umududur. Millet İttifakı’nın iktidarında, İstanbul’un sorunlarını çok daha hızlı ve çok daha kolay çözeceğiz. İstanbul’da hayatın kalitesini çok daha ileri düzeylere taşıyacağız. İBB olarak 3 yılda çok büyük başarılara imza attık ama daha yapacağımız o kadar çok şey var ki. Onun için şöyle diyorum: Siz, bizi bir de Millet İttifakı iktidarında görün. Uyumlu bir hükümet ve yerel yönetim ilişkisiyle, İstanbul’da neler yapılabiliyormuş, bir de o zaman görün. Çok değil; seneye bu zamanlar.”