Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yeliz Baylam

Hayatımızdaki renkler…

yelizBu noktada sizlerden gelebilecek düşünce ve önerilere her zaman açık olduğumuzu belirtmek isterim. Sosyal yaşamın bir parçası olan ve çocuklarımızın gelişiminde önemli rol oynayan sanatsal aktiviteler her zaman hak ettiği önem ve değeri görmelidir diye düşünüyorum.

İşte bu duygu ve düşüncelerle ilk yazımı resim sanatının ana temasına ayırıyorum.

Resim sanatı, özlem, duygu ve düşüncelerin belli estetik kurallar çerçevesinde iki boyutlu bir düzlem üzerine yansıtılmasına dayanan sanat dalıdır. Resimde hacim, mekân, hareket ve ışık etkileri, resimsel öğeler aracılığıyla elde edilir; bunlar biçim, çizim, Drawing, design, graphy renk, ton farklılıkları, doku özellikleri vb. gibi öğelerdir.

Öğelerin çeşitli biçimlerde bir araya getirilmesi resmin kompozisyonunu oluşturur. Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır.

Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Kompozisyon gerçek ya da gerçekdışı olay ve olguları anlatmaya, bir öyküyü betimlemeye ya da yalnızca soyut görsel imgeler yaratmaya olanak verir.

Resmin biçimsel tasarımı çizgilerin, biçimlerin, renklerin, tonların, doku özelliklerinin anlatımcı bir düzen içinde bir araya getirilmesiyle oluşur. Renklerin ve imgelerin bir araya getirilmesi içerik açısından betimsel ya da simgesel anlamlar taşıyabilir. Ama bir duyguyu, uyumu, gerilimi ya da mekân, hacim, hareket, ışık gibi görsel kavramlar yansıtmada, içerikten çok renk ve biçimin ilişkisi önem kazanır.

Temel renklerin karşıtı, öbür iki temel rengin karışımından elde edilen ikincil renktir. Buna göre kırmızının karşıtı yeşildir. Renkler tek başlarına ya da ikili üçlü kümeler halinde kullanıldığı zaman farklı etkiler yapar, olduklarından daha açık ya da daha koyu, daha sıcak ya da daha soğuk görünürler. Ressamlar rengin bu ve benzeri özelliklerini bilinçli ya da içlerinden geldiğince kullanarak farklı görsel algılamalar, hatta yanılsamalar yaratır ve bunları bir anlatım aracı olarak kullanırlar.

İki boyutlu bir yüzey üstünde hacim ve mekân duygusu uyandırabilmek için perspektif kurallarını uygulamak gerekir. İnsanlar nesnelerin kendilerinden uzaklaştıkça küçüldüğünü, paralel çizgilerin bir noktada kesişir gibi göründüğünü, düzlemlerin birbirine yaklaşır gibi olduğunu gözlemişler, bunu da kâğıt ya da tuvale aktarmaya çalışmışlardır.

Ressamlar çok eski zamanlardan beri iki boyutlu bir düzlem üstünde zaman ve hareket duygusu uyandırmaya çalışmışlardır. Bunların en bilinen örneklerinden biri dizi resimler, bir başkası ise, bir defterin yapraklarının çevrilmesinde olduğu gibi, birbirini izleyen görüntülerdir.

Hem Doğu’ da hem de Batı’da sanatçıların bir öykünün çeşitli aşamalarını aynı resmin içine yerleştirdikleri görülür. Kübist ressamlar zaman duygusunu, ele aldıkları nesnenin içinde bulunduğu mekânla ilişkili olarak işlemişler, gelecekçiler de bu noktadan yola çıkarak ağır çekim filmlere ya da hareket halindeki bir nesnenin arkasında bıraktığı izleri de gösteren fotoğraflara benzer resimler üretmişlerdir.

Bir resmin tasarlanmasında çeşitli ilkeler uygulanabilir. Anlatılmak istenene göre simetrik olan ya da olmayan, derinlik duygusu güçlü ya da güçsüz olan, geometrik ya da doğal biçimlere ağırlık veren, ele aldığı nesneler arasında altın oran gibi ilişkiler kuran ya da kurmayan, gerilim yaratan ya da yaratmayan düzenlemeler yapılabilir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER