Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Deniz KALENDERGİL

Paranın esareti bir başka oluyor

İlk başlarda her ne kadar biz parayı esir almışsak da, zaman içerisinde para bizi esareti altına almış ve kendine kul köle etmiştir.Çocukluğumda hatırlarım da, annem beni her bakkala gönderdiğinde, yolda muhakkak para bulurdum.

Bazen kağıt para bazen ise madeni para. Şaşardım o yıllarda, insanların ne kadar çok parası varmış diye. Babam hala anlatır. Gençlik yıllarında ceplerinde tomarla para ile dolaşırlarmış. Harcayacak yer de pek olmadığı için de o tomarlar bir türlü erimez, hep aynı kalırmış.

Şimdi bakıyorum da, neredeyse parayı gördüğümüz yok. Mesela ben en son parayı rüyamda gördüğümü hatırlıyorum. Uzaktan bana ‘gel gel’ diyordu. Ama korkudan gidemiyordum ki. 1 kuruşun bile önemli olduğu bu zamanda hangi para ve ne için bana ‘gel gel’ yapsın ki.

Size, ‘Maaşınızı en son ne zaman elinizde tutarak, paranızın sıcaklığını hissettiniz?’ diye sorsam, yanıtınız ne olurdu, çok merak ediyorum…

Ben kendi adıma hemen cevap verebilirim. Gençlik yıllarımda babamdan aldığım harçlık dönemlerinden bu yana elimi paraya sürmedim desem yeridir.

Özellikle teknolojinin hayatımıza girmesi ile birlikte paranın varlığını hissedemez olduk. Para bizler için sanal bir meta halini aldı. Artık içimizi bile ısıtmayan para, bizden git gide uzaklaşıyor.

Bu uzaklık her ne kadar biz istemesek de, soğukluğu da beraberinde getiriyor. Arada heyecanlandırıyor bizi. Kabul etmek lazım. Özellikle ay başında…

İş arkadaşlarımız maaşlarımızın yattığı müjdesini verdiği andan itibaren bizleri tatlı bir telaş sarar. Heyecanlanırız.

Ama bu heyecan en fazla 5 dakika sürer. Elimiz ayağımıza dolanır. Aslında yapacağımız şey çok basittir. Geçeriz bilgisayarımızın başına, açarız hesabımızın yattığı bankanın internet şubesini. Ve başlarız heyecanımızı paylaşmaya…

Önce ev sahibini mutlu ederiz… Ardından bankaları ve tabiî ki elektrik, su, doğalgaz, telefon ve internetçileri. Sonra bir de bakarız k;i ‘tomarla’ aldığımız maaşımız uçup gitmiş. Maaşımızdan bize kalan tek eser ise, nihavent makamında hüzünlü ve çaresiz bekleyişler… Ayın mutsuzu olarak yine kendimizle baş başa kalırız.

Ben cimri biri değilim. Tutumlu olmaktan yana olan bir insanım. Bazen tutarken abartıyor olabilirim. Ama yokluğun ne demek olduğunu çok iyi bildiğim için, tutumlu olmaktan hiçbir zaman gocunmam. En çok da paranın esiri olmaktan da korkarım.

Para öyle bir şeydir ki; Amerika ‘Dolar’ bakar, Avrupa ‘Euro’ ağlar. Türkler ise Euro ve Dolar’a bakmaktan ‘TL’ şaşar ve kör bakar. Ama en rahatı İngiltere’dir. Suya sabuna dokunmadan Paund saçar ve bu yazıdan da şöyle bir sonuç çıkar:

Artık sokaktan para kazanma devri bitmiştir. Yürürken yere bakmaktan vazgeçmeli ve önümüzü daha net nasıl görebilirizin hesabını yapmaya başlamalıyız. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalı, varsa harcamalı yoksa hiç oralı bile olmamalıyız. Gelecek sayıda görüşmek üzere hoşçakalın…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç